Her gün olduğunu gibi gece yarısına doğru yataklarımıza gittik. Sabah olduğunda kimimiz işe, kimimiz okula, kimimiz evde kalıp, okuldan ve işten dönen aile bireylerine sıcak yemekler hazirlayacaktık. Saat 04:17 ilk o korkunç ses ile uyanıyorsun, deprem oluyor birazdan geçer diye düşündüm. Çünkü Elazığ depremini de yaşadık sarsıntı kısa sürüyordu. 15 saniye sonra ikinci bir depremle şoka giriyorum hayatımızda kısacık olan 1.5 dakika bizim için bitmek bilmeyen bir zamana dönüştü.
Gerçi zaman kavramı izafidir değil mi? Kendinden önce kızını, oğlunu kurtarmanin telaşına kapılıyorsun. Deprem bitmeyene kadar çocukların odasına ulaşamadım çünkü yer altımdan kayıyor, yalpalayarak duvarlara çarpıyordum. Sanki ayağımın altındaki halıyı birilerini aniden çeker ya öyle oldu. 5.Kattan dışarı kendimizi nasıl attığımızı anlamadık bile.
O gün kar yağıyordu şehrimize her yer bembeyaz olmuştu, nereden bilecektik ki o rengin kefenimiz olacağını. Ayağımıza çorap giymeyip çocukların oyuncaklarını alarak yıldırım gibi evden çıktık. Sokağa çıktığımda bir anda bu kadar insan nereden çıktı? Bu sokak bu kadar kalabalık miydi? ilk defa bu kadar insan birarada görüyorum. Yaşanan şeylerin şokunu atlatamamışken şu yıkılan bina Hatice hocanin değil mi ?Yeni doğum yapmıştı , doğum iznindeydi zaten. Hayatta mı acaba diye sorarken, bir haber geldi yakından. Dayımın(eşimin kuzeni yazdı) evi yıkılmış buraya gelin. Yakinlar bir an uzak olmaya başladı. Şehre giriyorsun ama herzaman gectigin sokaklar sana yabancı gibi. Üst üste geçen binalar , yerle bir olmuş siteler ve çaresizlik.
Mantıklı düşünebildiğin tek şey koca beton yığınlarını ellerinle kaldıramayacak oluşun, elimde bir keser olsa bütün kolonları kırardım diye düşündüm. beynini saran türlü düşünceler yiyip bitirecek seni.
Enkazda kalmadık belki ama koca bir şehri, hatıralarımızı, çocukluğumuzu , hayallerimizi enkaz altında bıraktık. enkazın başında sevdiklerinin fotoğrafını tutan küçük bir kız çocuğu görünce şu dizeler dökülüverdi. “Bir soğuk fotoğraftır elinde kalan. dokunamazsın, kokusunu alamazsın, başını koyamazsın dizine. ne bayramın olur, ne özel günün koca bir boşluktur yokluğu dolmaz. Bir kapının ardında yada bir hattın ucunda değildir ulaşamazsın. Üstüne uzandığın anne kucağı değil soğuk nemli topraktır hissedemezsin sıcaklığını.”
İnsan yaşamak istediği hiçbir şey olmayınca ölmek ister, yaşayacağı bir şey kalmayınca ölür.
ACIYAMAN Ve insan o zaman anlar; hayat aslında kocaman bir HİÇ. Bundan sonra bana sorarlarsa ne olacaksın diye kocaman HİÇ diyeceğim. Abilik, babalık, dayilik, amcalık, öğretmenlik, komşuluk, arkadaşlık, bütün sıfatlar gitti. Geriye sadece bir çoraba muhtaç bir hiç kaldı.
YAZAR
EYÜP SULTAN